Sevginar Sali

Farkında ol; Nilüfer olursun...

Dünden devamı...
*Farkındalık, "an"da olan her şeyin tam bir bilinçlilikle gerçekleşiyor olması anlamına gelir, sen orada mevcutsun, bilincinle oradasın demektir. Zihin her zaman ya geçmişte ya da gelecektedir. O şimdiki zamanda bulunamaz, zihin için şimdiki zamanda bulunmak kesinlikle imkansızdır. "Farkındalık" şimdiki "an"ın içinde öylesine tam olarak bulunmak demektir ki, ne geçmiş ne de gelecek orada yoktur, sadece şimdi vardır, "an" vardır.
*Gerçek hasat yalnızca sen kendini uyandırmak için, farkında olmak için büyük bir gayret sarf ettiğinde gerçekleşir. Öğrenilmesi gereken izleyiciliktir. İzle! Farkındalığın ilk adımı bedeni izlemektir. Yavaş yavaş kişi her harekete, her mimiğe dikkat kesilir. Ve farkında olmadan bir mucize gerçekleşir; eskiden yapmakta olduğu pek çok şey kayboluverir. Bedenin daha gevşek, daha uyumlu hale gelir ve derin bir huzur kaplar. Sonra düşüncelerinin farkına varmaya başlarsın; aynı şey düşüncelerinle de yapılmak zorundadır. Onlar bedeninden daha zor fark edilir. Seni ele geçiren tüm arzuları izle; yürümeyi, konuşmayı, yemeği, her şeyi izle. Daha çok farkında oldukça, tüm telaşın giderek yavaşlar. Daha zarif hale gelirsin. İzledikçe geveze zihin daha az gevezelik yapar, çünkü gevezelik haline gelen enerjin "farkındalık" haline dönüşür... Düşüncelerinin farkına vardığında içinde olup biten şeylere şaşırıp kalacaksın. Farkında olman, izliyor olman gerçeği, onu değiştirir. Yavaş yavaş düşünceler belli şekiller almaya başlar, artık kaotik değillerdir, huzur yayılır.
*Yaşamın içine sürekli farkında olarak katıl. Tekrar ve tekrar unutacaksın, bu doğaldır. Farkındalığı hiç denemedin, bu nedenle sürekli olarak unutman doğaldır, çünkü alışkanlıklar çok zor bırakılır. Ama hatırladığın anda tekrar izle. Birkaç anlığına dahi farkında kalabilirsen şükran duy, bu çok az "an"lar dahi beklenenden daha fazlasıdır. O berraktır. Farkındalıkta yani, "ol"ma halinde, şimdi de düşünceler giderek incelmeye başlar, kilo kaybeder ve yavaş yavaş olur ve düşünceler ölmeye başladıkça berraklık ortaya çıkar, zihin bir ayna halini alır. Kafa karışıklığı sefaletin kökündeki nedendir; mutluluğun temelleri ise berraklıktadır.
*Bedenin ve zihnin huzurlu olduğunda, onların birbirleriyle uyum içerisinde olduğunu göreceksin; bir köprü vardır. Artık farklı yönlerde konuşmuyorlar, başka atlara binmiyorlar. İlk kez arada anlaşma vardır. Düşüncelerinin farkına varırsan, bir adım sonrasında duygularının, hislerinin ve ruh hallerinin de farkına varırsın. Bunun için biraz daha yoğun farkındalığa ihtiyaç vardır. Ve bunu da başardığında hepsi bir orkestra haline gelirler ve sonuncu olan nihai farkındalığa ulaşırsın. Onu sen yapmazsın, o kendiliğinden olur, o hepsini yapanlara verilen bir ödül gibidir.
*Şimdiki "an"a daha çok duyarlı ve tetikte ol, onun daha ve daha çok farkında ol. Ne zaman an-ı kaçırdığını hissedersen geri gel, hepsi bu.Bu çok uzun, zor bir yolculuk, tek bir an bile farkında olmak zordur çünkü zihin sürekli meşguldur. Ama imkansız değildir, herkes için mümkündür. Yalnızca gayret etmek gerekir, bütün kalple gayret etmek. Kalp gayret etti mi imkansız yoktur. Farkındalık kalbin gayreti ile mümkündür. Ve yavaş yavaş farkındalık geliştikçe tüm kişiliğin değişmeye başlar. Bilinçsizlikten farkındalığa geçmek en büyük kuantum sıçramasıdır. O yüzden hatalar, yanlışlar, eksikler konusunda endişe etme.
*Aşkın heyecanını ve onun esrimesini tanımış bir insan rekabetçi olmayacaktır. Sadece doyuma ulaşmamış varlıklar rekabetçidir; çünkü onlar hayatın burada değil, orada olduğunu zannederler. Mutluluğun ne olduğunu bilen insan, buradadır. O şimdi burada son derece mutludur. Onun ihtiyaçları çok küçüktür. Onun hiç arzuları yoktur. Onun elbette ihtiyaçları vardır, ama arzuları yoktur. İhtiyaçlar doyurulabilir, arzular ise asla.
*Osho

YORUM YAP